BLOG SANAT

İnsandaki Hayal Kırıklığının Yolculuğu! Ve Rahmaninov Piyano Konçertosu No. 2

Hayat, akıp giden bir nehir gibi, bizi sürüklerken yanımızda birçok beklenti taşır. Bu beklentiler, bazen umut ışığımız olurken, bazen de en derin hayal kırıklıklarımızın sebebi haline gelir. Beklentilerimizin ne kadar az olması gerektiğini öğrendikçe, hayal kırıklıklarımız da o ölçüde azalır. Düşük beklentiler, ruhumuzu korur; ama yüksek beklentiler, bizi uçurumun kenarına iter. T.S. Eliot’un “The Love Song of J. Alfred Prufrock” adlı eserinde belirttiği gibi:

“Do I dare to eat a peach?”
Hayatta birçok kez, hayatın sunduğu anlara dair cesaret göstermemiz gerekiyor. Her anı kucaklayabilmek, bizi daha derin bir mutluluğa ulaştırabilir.

En çok yaralayanlar, en yakınlarımızdır. Anne ve babamız, bize hayatta rehberlik eden, en büyük destekçimiz olarak beklediğimiz davranışları sergilemediğinde, hayal kırıklıklarının kapısını aralayabilir. Onların beklentilerinin altında kalmak, bazen kalbimizi derin bir boşlukla doldurur. Victor Hugo, “Les Misérables”da şöyle der:

“Even the darkest night will end and the sun will rise.”
Hayal kırıklıkları arasında bile, umudun ışığını bulmak mümkündür.

Arkadaşlıklar da benzer bir yolculuk sunar. Bazen en yakın arkadaşlarımız, en büyük sırlarımızı paylaştığımız ve en çok güvendiğimiz kişiler, beklentilerimizin altında kalabilir. Onların küçük bir davranışı bile, kalbimizi derinden yaralayabilir. Hayat, beklentilerimizi sorgulamaya zorlar bizi. Belki de gerçek mutluluğu bulmanın yolu, beklentilerimizi azaltmaktır. Her anın tadını çıkararak, insanların bizi nasıl sevdiklerine dair duygularımızı basit bir şekilde kabul etmektir. Kırılganlık, sevdiklerimizle olan ilişkilerimizde kaçınılmazdır; ama bu kırılganlık, aynı zamanda en derin bağlarımızı da kurar.

İranlı şair Rumi, ruhun derinliklerine inerek, aşkın ve kırılganlığın doğasını şu şekilde dile getirir:

“The wound is the place where the Light enters you.”
Kırılganlıklarımız, aslında en büyük öğrenim kaynağımızdır.

Bazen çocuklarımız da hayal kırıklığına neden olabilir. Onlardan beklentilerimiz, onların gelişim süreçlerinde şekillenir. Onların bir başarıyla değil de bir hata ile dönmesi, beklentilerimizi sorgulamamıza neden olur. Rumi’nin ardından gelen başka bir büyük şair, Hafez, aşkı ve beklentileri işleyerek şöyle der:

“In the end, love is all that matters.”
Gerçekten de, aşkın önündeki engelleri aşabilmek, beklentilerimizi bir kenara bırakmakla mümkün olacaktır.

Akrabalarımız, bazen yardım etmeye çalışırken bile hayal kırıklığı yaratabilir. İyilik ettiğimiz kişilerden beklediğimiz minnettarlık ya da anlayış, bazen beklediğimiz gibi olmayabilir. Hayatın sürprizleriyle dolu olduğunu unutmadan, sevdiklerimizle olan ilişkilerimizi daha hafif, daha özgür hale getirebiliriz. Beklentilerimizi azalttıkça, kalbimizi daha fazla açar, hayatın sunduğu her anı daha derin bir sevgiyle kucaklayabiliriz. İranlı şair Şeyh Galip, aşkın özünü en güzel şekilde ifade eder:

“Aşk, ne bir sırdır, ne bir ibadettir; aşk, sadece varlığa özlem ve yokluğa bir özlem.”
Aşk, bazen en yakınlarımızla aramızda derin bir boşluk yaratsa da, bizi bir bütün haline getiren en güçlü bağdır.

Ve nihayetinde, başka bir İranlı yazar olan Sadi’nin dediği gibi:

“Aşk, bir ateş gibi; bazen yanar, bazen de aydınlatır.”
Aşkın ateşi, kalbimizi hem yakar hem de aydınlatır; bu da bizi hayatın güzelliklerine daha açık hale getirir.

Rachmaninoff’un piyano konçertoları, tam da bu duygusal yolculuğu yansıtan bir anlatıma sahiptir. Özellikle Piyano Konçertosu No. 2’de, ilk bölümdeki güçlü ve tutkulu melodiler, hayal kırıklığına uğrama beklentisini simgeler. Melodinin piyanoda yükselişi, insan ruhunun beklentileri ve arzuları arasındaki çatışmayı temsil eder. Melodinin ağır basan tema, bazen bir düş kırıklığının ağırlığını hissettirirken, diğer yandan duygusal bir yükseklik hissi yaratır.

Bu konçertoda, piyanonun yanı sıra orkestra da yoğun bir şekilde yer alır. Orkestranın güçlü çalgıları, insan ilişkilerindeki karmaşıklığı ve çok yönlülüğü temsil eder. Bir yandan melankolik ve duygusal bir ton taşırken, diğer yandan zengin bir armoniyle umut ve sevgiye dair bir çağrışımda bulunur. Bu da, hayal kırıklıklarının yanı sıra, aşkın ve bağlılığın getirdiği derinliği vurgular.

Rachmaninoff’un müziği, kalbimizi yaralayan ve aynı zamanda güçlendiren bir yolculuğa çıkmamıza olanak tanır. Hayatın zorlukları ve hayal kırıklıkları karşısında, müzik, kalbimizi iyileştiren ve ruhumuzu yeniden canlandıran bir kaynak olarak karşımıza çıkar. Bu bağlamda, müzik de tıpkı yazıda bahsedilen duygusal yolculuk gibi, hayal kırıklıklarımızın üstesinden gelmemize ve hayatın sunduğu her anı daha derin bir sevgiyle kucaklayabilmemize yardımcı olur.

Dr.Ayhan Özel